Venedik'e gidenler otel fiyatlarının daha ekonomik olmasından ötürü çoğunlukla şehire en yakın yer olan Mestre'de kalmayı tercih ediyor. Venedik'e ilk gittiğimde ben de Mestre'de kalmıştım. Evet o otantik havayı yaşayamıyor olabilirsiniz ama en azından sabah Venedik'le kıyaslandığında neredeyse yarı fiyatına olan suyunuzu ve sandiviçinizi almak ya da gün bitiminde otele dönerken çok daha hesaplı butiklerden ve mağazalardan alışveriş etme fırsatı bulabiliyorsunuz. Venedik şehir merkezine baktığımızda dolu olmayan sezon neredeyse yok. Her daim turist kaynıyor ve uygun yerleri bulamazsanız herşey ateş pahası.
Havalanından bineceğiniz Alilaguna mavi hat ile San Marco meydanına ulaşmak yaklaşık bir buçuk saatinizi alıyor. Tabi bu sırada uzaktan da olsa küçük adacıkların etrafında gezinmiş oluyorsunuz. Meydana vaporettotla yaklaşırken sizi bu güzel kartpostal gibi manzara karşılıyor. Venedik perşembeyi izin alıp sabah gelmek ve pazar akşam dönmek için ideal bir şehir. Yaklaşık 120 adacık üzerine kurulu bu tarihi kentte 400'e yakın köprü bulunmaktadır. Her yere yürümek zorunda olduğunuz için daha azı sizi yoracaktır.
Gezip-Görün
San Marco Meydanı Venedik'e gelir gelmez görebileceğiniz, şehrin sembolü haline gelmiş, bugüne kadar milyonlarca kez fotoğraf çekilmiş bir meydandır. Bir tarafında cafe ve mağazaların diğer tarafında da Dükler Sarayı'nın ve saat kulesinin yer aldığı bu meydan turistler için de aynı zamanda bir buluşma noktasıdır. Dükler Sarayı Venedikli düklerin yaşamış oldukları ve klasik resim, mimari severler için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Devler Merdiveni olarak adlandırılan Scale dei Giganti ve saray ile hapisane arasında mahkumların şehri son bir kez görme imkanı buldukları Ponte dei Sospiri'yi görmeden saray turunu tamamlamayınız. İçeride fotoğraf çekmek yasak ancak pencereli odaardan dışarıyı çekebiliyorsunuz. Geniş objektifli bir makinanız varsa tepeden tüm şehri fotoğraflamanız mümkün.
1200'lü yıllarda Bizans döneminde İstanbul'u yağmalayan haçlı ordularının altından sanıp kaçırdıkları ve o zaman Sultanahmet Hipodrum'da bulunan 4 bronz heykel şu an San Marco kilisesinde, müze bölümünde sergilenmekte. Her gittiğimde uzun kuyruklarla karşılaştığım için heykellerin orjinallerini görme fırsatım olmadı ancak San Marco Kilisesi'nin cephesinde de birer kopyasını görebiliyoruz.
Dört gün ve üzeri gelen ziyaretçiler için Venedik civarındaki adaları dolaşmak da güzel bir alternatif olacaktır. Dünya'da camlarıyla ün salmış Murano ve dantel işleri, renkli evleriyle ünlü Burano için gün içerisinde San Marco vaporetto iskelesinden motorlar kalkmakta.Her iki adayı da bir gün içerisinde gezmek mümkün.
Ben teşebbüs etmedim ama şehrin kanallarında Gondol turu tercih ederseniz kişi başı 100€ gibi çok pahalı olduğuna dair duyumlar edindim. Pazarlık yapmanızı ya da otelinizden anlaşmalı bir Gondolcu bulmanızı tavsiye ederim.
Ben teşebbüs etmedim ama şehrin kanallarında Gondol turu tercih ederseniz kişi başı 100€ gibi çok pahalı olduğuna dair duyumlar edindim. Pazarlık yapmanızı ya da otelinizden anlaşmalı bir Gondolcu bulmanızı tavsiye ederim.
Yemek-İçmek
Bayanlara rejimi bıraktıracak, erkeklerin de midesini bayram ettirecek bir şehir burası. Tatlıdan ana yemeğe, içkiden ayak üstü atıştırmalığa herşey şahane. Öncelikle ucuz alternatifleri değerlendirmek isterseniz ayak üstü her yer sandviç satan cafeler ve büfelerle dolu. 4,5-8 € arası değişen fiyatları var ama porsiyonlar kocaman. Sokaklarda su çok pahalı. İlk gün bir süpermarkete gidilip üçte biri fiyatına birkaç şişe suyu odanıza almanızı tavsiye ederim. Restoranların 12-14 € arası değişen turistik set menülerine aldanmayın. Hepsinin porsiyonları küçücük ve özensiz hazırlanmış.
Restoran tercih edecekseniz eğer her daim önünde kuyruk olan Castello bölgesindeki Trattoria Alla Rivetta'ya erken saatlerde uğramanızı tavsiye ederim. Yemekler bizim Türk mutfağı ile pararlel ama daha Akdenizli. Peynirli Patlıcan Kızartma ve yeşil fasulye şahane pişirilmiş. Oraya kadar gitmişken pilaki yenir mi demeyin çeşnisi çok daha farklı ve güzel. Hesaplı Risotto için Arsenale bölgesinde Snack Bar All'Angolo'ya gidebilirsiniz. Mantarlı ve rokalı olarak iki çeşit var. Aynı zamanda wrapleri de gayet doyurucu.
Tatlı diyince öncelikle vitrinlere hayran kalıyorsunuz. Şekerlemeler, krokanlar, bisküvilerin olduğu envai çeşit pastane var. Bademli ve fıstıklı krokanlarına bayıldığım, tatil boyunca her gün mutlaka uğradığım Castello'daki Pasticceria Canonica'ya mutlaka uğrayın. Sadece krokan değil, badem ezmesi (marzipan), beze (mereng) ve bademli bisküvi (amaretti biscotti)'de deneyebilirsiniz. En iyi Tiramisu'yu ise yine Castello'daki ufak meydanların birinde yer alan Al Verde SRL'de yiyebilirsiniz. Dükkanın adı maalesef dışında yazmıyor. Yeşil bir tentesi var. Karşısında da eczane.
Venedik'te içki olarak en meşhur şeftali püresiyle yapılan Bellini şehrin resmi içeceği haline gelmiş. Özellikle karnaval zamanı su gibi tüketiliyor. Her yerde kolayca bulabilrsiniz. Şarap isterseniz eğer marka şaraplar restoranlarda maalesef çok pahalı. Ev tipi olan kırmızı açık şaraplar nispeten daha hesaplı ve lezettli. Spritz ise her cafede bulunan gazozlu bir tür içki. Tadı gayet tatlı. İtalyanlar kocaman bir cips eşliğinde günün her saati tüketebiliyorlar.
Alışveriş
Tişort, kalem, venedik dantelinden yelpaze, süs eşyası gibi klasik hediyelikçi dükkanlar yine tüm Venedik içinde yer alıyor. Ancak en ucuzları San Zaccaria iskelesinin karşısında dizilmiş olanlar. 2,5-3€ luk kalemleri 1€'ya alabiliyorsunuz. Üzeri mozaik biçiminde işlenmiş çiçekli yaka iğneleri, ilaç kutuları da çok popüler. Hemen hemen her yerde satılıyor.
Venedik'e iki kez gidin. Biri yazın olsun diğeri Şubat'ta karnaval zamanı. Görselliğin bol olduğun bu şehire her mevsim doyamayacağınız kesin...
0 yorum:
Yorum Gönder