Blogger tarafından desteklenmektedir.
RSS

Kuzguncuk: Boğazın en sevimli semti

Renkli ve süslü evleri, sevimli cafeleri ve kedileriyle dikkatimi çeken Kuzguncuk'u çok geç keşfettiğimi düşünüyorum. Haftasonu güzel ve sakin bir gün geçirmek için mutlaka gezi programınıza bu güzel semti koymanızı tavsiye ederim. Araçla Kadıköy yönünden rahatça gelinebiliyor. Ayrıca  Beşiktan'tan Üsküdar'a motorla ulaşıp daha sonra Kuzguncuk'a sahil boyunca devam eden otobüslerle de gidebilirsiniz. Araçla gelecekler kişiler için otopark sorunu olduğunu ve sokaklarda otopark yeri aramak zorunda olduğunuzu söyleyebilirim. Tabi bu durum semtn tarihi dokusunu da görsel olarak bozmuyor değil.

Gezip-Görün

İskelenin karşısında yer alan İcadiye Caddesi'nden başlayıp önce sinagog ve ardından Aya Yeorgios Kilisesini gördükten sonra , sırasıyla Perihan Abla, Üryanzade, İnci Çayırlı ve Bostan sokak'ı gezip mutlaka evlerin fotoğraflarını çekmenizi öneririm. Hatta Dublin'in kapıları var da Kuzguncuk'un kapıları neden olmasın dedirtecek kadar güzel evlerle karşı karşıya kalacaksanız. Bostan sokaktan çıktıktan sonra karşısınıza Rum Ortodoks kilisesi çıkacak. Bu arada geçtiğiniz Perian Abla sokak, 80'li yılların en popüler dizisinden ismini almış. O zamanlar bu sokakta yapılan dizi çekimleri bugün yerini benim gibi fotoğraf çeken ziyaretçilere bırakmış. Ana sokakları gezdikten sonra isterseniz yokuşlara çıkıp arka sokaklarda da keşif yapıp İstanbul'un güzel manarasını izleyebilirsiniz.

Yemek-İçmek

Yürüdükten sonra elbet yorulacağınızı tahmin ediyorum. Dinlenmek, yemek yemek ya da sadece çay kahve içmek için Kuzguncuk'ta mükemmel dekore edilmiş ve fiyatları oldukça makul cafeler ya da balık lokantaları bulmak mümkün. Bunlarda en meşhuru elbette sahildeki İsmet Baba. Sonbahar mevsiminde mutlaka palamut sipariş edip, yanına da her daim taze olan bir kaç çeşit meze söylemenizi öneririm. Ayrıca kalamarı ve İsmet Baba'ya özel patatesli rulo böreği de mutlaka denemelisiniz. Cam önü masalar için hafta sonu akşamları rezeravsyon gerekebilir. Kalabalık gruplar için de ideal bir mekan. Fiyatlar kesinlikle el yakmıyor.
Ana cadde üzerinde yer alan Hayat Kahvesi kahvaltı ya da kahve-tatlı için mükemmel bir seçim olacaktır. Kahvaltı sırasında masada sıcak bir çaydanlık mutlaka bulunuyor. Giriş katındaki üç masalı salon kış ayları için çok güzel. Yazın ise mahalleyi seyretmek için bahçesinde oturabilirsiniz. Organik Ballı Keki denemenizi tavsiye ederim. Limonluk, Pita Cafe, Cafe Sitare, gözüme çarpan diğer mekanlar arasında yer alıyor. Bir sonra gidişimde hepsine mutlaka uğrayacağım.

Alışveriş

Semte farklı bir elin dokunduğu kesin. Çoğu boğaz semtinde olmayan sanat galerisi ve tasarım dükkanlarına ara sokaklarda rastlamak mümkün. Harmony Galeri dönemsel resim ve sanat eseri çalışmalarına ev sahipliği yaparken, Bir Kuzguncuk Dükkanı'nda tasarım takı, çanta, defter gibi objeler bulabilirsiniz.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Biz Heybeli'de

Heybeliada benim için memleket sayılır. Üç kuşak orada yaşadık. Hem yazını hem de kışını ayrı severiz. Adalar İstanbul'a bu kadar yakın ama ayak bastı mı bir o kadar da farklı olan yerlerdir. Yerel insanları, mahalle arkadaşlıkları, rumlardan miras kalan yeme içme kültürüyle ada her daim bizim için vazgeçilmezdir.

Kısa süreli bir haftasonu ziyareti için en ideal yerlerden biri olan Heybeliada'yı siz de görünce çok seveceksiniz. Kısa süreli seyahatinize başlamadan, öncelikle uygun bir motor ya da vapur seferi bulup ona göre kendinize program yapmanızı öneririm. Hem Kabataş'tan hem de Bostancı'dan ulaşım imkanı var.

Konaklama

Heybeli'de yaz için birçok sezonluk ev bulma fırsatınız var. İstanbul'da gürültüden uzak bir yaz geçirmek isterseniz adadaki emlakçılara Mart-Nisan aylarında uğrayarak sezonluk kiralık ev bulabilirsiniz. Sadece haftasonu geçirmek için ise güzel birkaç adres mevcut. Adanın 2.derece tarihi eser özelliği taşıyan ve en güzel konumundaki Halki Palas kalabalık, aile olarak konaklamak için ideal. Yaz dönemi için açık havuzu da mevcut. Adadaki ev yaşantısını görmek ve butik bir otelde kalmak isterseniz alternatiflerden biri de Perili Köşk olacaktır. Sahile yakın konumuyla size güzel bir manzara sunan butik otelin aynı zamanda canlı müzik yapan bir Jazz Bar'ı da var. Kahvaltı ve mantısı için uğramanızı öneririm. Fiyatlar alışkın olduğumuz İstanbul standartlarında. Adayı tepeden görmek ve kendinizi üç odalı ahşap bir köşkte, dönem filminden kalan bir sahnede bulmak isterseniz Kuleli Köşk de doğru bir tercih olacaktır. Oda kahvaltı hizmet veren otelin kırmızı-yeşil ve kule odalarının dekorasyonu şahane ve görülmeye değer.

Gezip-Görün

Adada motorlu taşıt kullanımı olmadığı için (itfaiye-ambulans hariç) istediğiniz gibi yürüyerek, bisikletle ya da faytonla dolaşabilirsiniz. Öncelikle mutlaka faytonla büyük tur yapmanızı tavsiye ederim. Başka bir gün de yürüyerek ya da bisikletle Değirmen Turu yapabilirsiniz. Adanın politik olarak en önemli konumuna sahip Ruhban Okulu adanın Ümit Tepesi'nde bulunmaktadır. Etrafı ağaçlarla sarılı, korunaklı bir bahçede yer alan ve din adamı yetiştirmek üzere kurulmuş okul 1971'den bu yana eğitim vermemekte ve özel izinle ziyarete açılmaktadır. Bu yüzden civarını ve kapısını görmekle yetinmek durumunda kalabilirsiniz. Heybeliada'da yaşamış ve evleri müze haline getirilmiş İsmet İnönü ve Hüseyin Rahmi Gürpınar müzeleri restore edilmediği dönemlerde Pazartesi hariç hergün açık.

Yemek-İçmek

Adaya özgü özel bir yemek olmasa da bir çok yerde yediğiniz tatların en güzellerini burada yeme imkanınız var. Örneğin sahildeki gazetecinin karşısında bulunan Meltem Pastanesi'nin Ponçik ve Paskalya çöreği mutlaka beş çayınıza eşlik etmeli. Sabah sahil boyunca top sahasına doğru yürüdüğünüzde göreceğiniz Gencay Cafe'de adaçayı ya da mevsimine göre limonata içmek ve kaşarlı-domatesli tost  yemek ada için şahane bir kahvaltı seçeneği olacaktır. Masa başında yumurtasından, sucuğuna kadar mükellef bir kahvaltı için, sahilde Atatürk büstünün hemen arkasında kalan Heyamola'yı tercih etmenizi tavsiye ederim. Öğlen ve akşam yemekleri için sahilde göreceğiniz, diğer restoranlara göre daha ufak ama sevimli olan Halki Restoran'a mutlaka uğrayın. Mezeleri adada tek. Ev tipi yemek için ise hemen tam yanındaki Başak Restoran da güzel bir seçim olacaktır.

Adada hediyelik eşya ya da alışveriş için maalesef çok seçenek bulmak mümkün değil.  Ancak adalı kitaplar, sevimli çantalar ve mutfak önlükleri için sahilin en sonunda yer alan sevimli tahta eve uğrayabilirsiniz. El yapımı hediyelik ve dekoratif eşyalar bulacağınızdan eminim.

Mevsimlerden yaz ise bestekarın dediği gibi, mehtabı batırmadan da dönmeyin derim. 

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Venedik, Venezia

Karnavalların ve sanatın şehri Venedik'e ilk baktığınızda sanki bir film seti gibi geliyor. Arabanın geçmediği daracık sokaklar, yüzlerce insan, pizza ve makarnalar bir İtalyan filminin setinde geziniyor gibi etrafı izliyorsunuz. Havaalanından indikten sonra Alilaguna'ya ait vaporettolarla şehre gitmeniz gerekiyor. Aksi takdirde kara ulaşımı Venedik'e yok. Tabi bunun ne kadar doğru bir karar olduğunu şehre varınca bir kez daha anlıyorsunuz. Malum sokaklar iki insanı ancak yan yana geçirmeye yetecek genişlikte.
Venedik'e gidenler otel fiyatlarının daha ekonomik olmasından ötürü çoğunlukla şehire en yakın yer olan Mestre'de kalmayı tercih ediyor. Venedik'e ilk gittiğimde ben de Mestre'de kalmıştım. Evet o otantik havayı yaşayamıyor olabilirsiniz ama en azından sabah Venedik'le kıyaslandığında neredeyse yarı fiyatına olan suyunuzu ve sandiviçinizi almak ya da gün bitiminde otele dönerken çok daha hesaplı butiklerden ve mağazalardan alışveriş etme fırsatı bulabiliyorsunuz. Venedik şehir merkezine baktığımızda dolu olmayan sezon neredeyse yok. Her daim turist kaynıyor ve uygun yerleri bulamazsanız herşey ateş pahası.


Havalanından bineceğiniz Alilaguna mavi hat ile San Marco meydanına ulaşmak yaklaşık bir buçuk saatinizi alıyor. Tabi bu sırada uzaktan da olsa küçük adacıkların etrafında gezinmiş oluyorsunuz. Meydana vaporettotla yaklaşırken sizi bu güzel kartpostal gibi manzara karşılıyor. Venedik perşembeyi izin alıp sabah gelmek ve pazar akşam dönmek için ideal bir şehir. Yaklaşık 120 adacık üzerine kurulu bu tarihi kentte 400'e yakın köprü bulunmaktadır. Her yere yürümek zorunda olduğunuz için daha azı sizi yoracaktır.


Gezip-Görün

San Marco Meydanı Venedik'e gelir gelmez görebileceğiniz, şehrin sembolü haline gelmiş, bugüne kadar milyonlarca kez fotoğraf çekilmiş bir meydandır. Bir tarafında cafe ve mağazaların diğer tarafında da Dükler Sarayı'nın ve saat kulesinin yer aldığı bu meydan turistler için de aynı zamanda bir buluşma noktasıdır. Dükler Sarayı Venedikli düklerin yaşamış oldukları ve klasik resim, mimari severler için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Devler Merdiveni olarak adlandırılan Scale dei Giganti ve saray ile hapisane arasında mahkumların şehri son bir kez görme imkanı buldukları Ponte dei Sospiri'yi görmeden saray turunu tamamlamayınız. İçeride fotoğraf çekmek yasak ancak pencereli odaardan dışarıyı çekebiliyorsunuz. Geniş objektifli bir makinanız varsa tepeden tüm şehri fotoğraflamanız mümkün.
1200'lü yıllarda Bizans döneminde İstanbul'u yağmalayan haçlı ordularının altından sanıp kaçırdıkları ve o zaman Sultanahmet Hipodrum'da bulunan 4 bronz heykel şu an San Marco kilisesinde, müze bölümünde sergilenmekte. Her gittiğimde uzun kuyruklarla karşılaştığım için heykellerin orjinallerini görme fırsatım olmadı ancak San Marco Kilisesi'nin cephesinde de birer kopyasını görebiliyoruz.

Köprü kenarında fotoğraf çektirmeye çalışanlardan yer bulabilirseniz Rialto Köprüsü'nden mutlaka bir kez güneşi batırın. Modern sanatlardan hoşlanıyorsanız iki yılda bir düzenlenen Arsenale ve Giardini bölgelerinde yer alan ve çoğunlukla şehrin içine dağılmış olan Venedik Binealini mutlaka ziyaret edin. Dorsoduro'da yer alan Peggy Guggenheim'ın koleksiyonunu mutlaka görün. Şehir zaten kendi içinde bir mimarlık harikası olduğu için umarım müzeleri gezmeye ayrıca vaktiniz kalacaktır.
Dört gün ve üzeri gelen ziyaretçiler için Venedik civarındaki adaları dolaşmak da güzel bir alternatif olacaktır. Dünya'da camlarıyla ün salmış Murano ve dantel işleri, renkli evleriyle ünlü Burano için gün içerisinde San Marco vaporetto iskelesinden motorlar kalkmakta.Her iki adayı da bir gün içerisinde gezmek mümkün.
Ben teşebbüs etmedim ama şehrin kanallarında Gondol turu tercih ederseniz kişi başı 100€ gibi çok pahalı olduğuna dair duyumlar edindim. Pazarlık yapmanızı ya da otelinizden anlaşmalı bir Gondolcu bulmanızı tavsiye ederim.

Yemek-İçmek

Bayanlara rejimi bıraktıracak, erkeklerin de midesini bayram ettirecek bir şehir burası. Tatlıdan ana yemeğe, içkiden ayak üstü atıştırmalığa herşey şahane. Öncelikle ucuz alternatifleri değerlendirmek isterseniz ayak üstü her yer sandviç satan cafeler ve büfelerle dolu. 4,5-8 € arası değişen fiyatları var ama porsiyonlar kocaman. Sokaklarda su çok pahalı. İlk gün bir süpermarkete gidilip üçte biri fiyatına birkaç şişe suyu odanıza almanızı tavsiye ederim. Restoranların 12-14 € arası değişen turistik set menülerine aldanmayın. Hepsinin porsiyonları küçücük ve özensiz hazırlanmış. 

Restoran tercih edecekseniz eğer her daim önünde kuyruk olan Castello bölgesindeki Trattoria Alla Rivetta'ya erken saatlerde uğramanızı tavsiye ederim. Yemekler bizim Türk mutfağı ile pararlel ama daha Akdenizli. Peynirli Patlıcan Kızartma ve yeşil fasulye şahane pişirilmiş. Oraya kadar gitmişken pilaki yenir mi demeyin çeşnisi çok daha farklı ve güzel. Hesaplı Risotto için Arsenale bölgesinde Snack Bar All'Angolo'ya gidebilirsiniz. Mantarlı ve rokalı olarak iki çeşit var. Aynı zamanda wrapleri de gayet doyurucu. 

Tatlı diyince öncelikle vitrinlere hayran kalıyorsunuz. Şekerlemeler, krokanlar, bisküvilerin olduğu envai çeşit pastane var. Bademli ve fıstıklı krokanlarına bayıldığım, tatil boyunca her gün mutlaka uğradığım Castello'daki Pasticceria Canonica'ya mutlaka uğrayın. Sadece krokan değil, badem ezmesi (marzipan), beze (mereng) ve bademli bisküvi (amaretti biscotti)'de deneyebilirsiniz. En iyi Tiramisu'yu ise yine Castello'daki ufak meydanların birinde yer alan Al Verde SRL'de yiyebilirsiniz. Dükkanın adı maalesef dışında yazmıyor. Yeşil bir tentesi var. Karşısında da eczane.
Venedik'te içki olarak en meşhur şeftali püresiyle yapılan Bellini şehrin resmi içeceği haline gelmiş. Özellikle karnaval zamanı su gibi tüketiliyor. Her yerde kolayca bulabilrsiniz. Şarap isterseniz eğer marka şaraplar restoranlarda maalesef çok pahalı. Ev tipi olan kırmızı açık şaraplar nispeten daha hesaplı ve lezettli. Spritz ise her cafede bulunan gazozlu bir tür içki. Tadı gayet tatlı. İtalyanlar kocaman bir cips eşliğinde günün her saati tüketebiliyorlar.

Alışveriş

Venedik ara sokaklarında bol bol marka  mağazalara rastlamak mümkün. Ancak yerel ve özgün bir çok butik, ayakkabıcı ve takı tasarımı yapan ve büyük markalara göre nispeten daha hesaplı yerler de var. Ancak benim tavsiyem Venedik'ten kıyafet ya da ayakkabı yerine maske, cam ve hediyelik eşyalar satın alın. Kuklalar ve oyuncak bebekler satan dükkanlara girince kendinizi masalın içinde bir kahraman gibi hissediyorsunuz.Venedik'te iki tür maske bulmak mümkün. Biri ucuz olan polyester maskeler, diğerleri de biraz daha pahalı olan papier mache maskeler. Papier Mache maskeleri yapımı daha zahmetli ve orjinal olduğu için daha çok tercih edebilirsiniz. Ancak uzaktan bakıldığında her iki tür maske arasında bir fark yoktur. Sonuç olarak maskenin üzerindeki süsün kalitesine ve göz zevkinize göre seçebileceğiniz binlerce maske bulabilirsiniz.
Tişort, kalem, venedik dantelinden yelpaze, süs eşyası gibi klasik hediyelikçi dükkanlar yine tüm Venedik içinde yer alıyor. Ancak en ucuzları San Zaccaria iskelesinin karşısında dizilmiş olanlar. 2,5-3€ luk kalemleri 1€'ya alabiliyorsunuz. Üzeri mozaik biçiminde işlenmiş çiçekli yaka iğneleri, ilaç kutuları da çok popüler. Hemen hemen her yerde satılıyor.

Venedik'e iki kez gidin. Biri yazın olsun diğeri Şubat'ta karnaval zamanı. Görselliğin bol olduğun bu şehire her mevsim doyamayacağınız kesin...


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Bodrum Bodrum



Yokuşbaşına geldiğinde Bodrum'u göreceksin.
Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin.
Senden öncekiler de böyle idiler.
Akılarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler.

Halikarnas Balıkçısı

Bodrum'a ailem yerleşeli 33 sene olmuş. Tabi bu süre sırasında Bodrum'un tüm evrimine şahit olan ben, bugün ki haline baktıkça yine de yaşanılası en güzel yerlerden biri olduğunu düşünüyorum. Eskiden klimasız kapısı açık otobüsler yerini 1 saatlik uçak seyehatlerine bıraksa da, yılda en az bir kez arabayla gidip Susurluk'ta, Manisa'da, Bafa'da durmadan edemiyorum. Belki bir yazımda da İstanbul-Bodrum yol mekanlarını yazarım size.

Gezip-Görün

Şehre girer girmez sizi Cevat Şakir'in yukarıdaki dizelerinin yazılı olduğu tabela ve Bodrum Kalesi karşılıyor. Daha sonra anayol ve sırasıyla Bardakçı, Gümbet, Bitez, Ortakent vs...Bodrum bir yarım ada. Tüm koyları tek tek dolaşmadan önce adanın etrafını yaklaşık 1 saate dolaşmanızı öneririm. Böylelikle detaya girmeden tam bir Bodrum turu yapabilirsiniz. Garajdan her yere kalkan minibüs sistemi son derece gelişmiş. Ancak bu sıcaklarda zor derseniz en ekonomik olanı araba kiralamak.

Pazartesi hariç her gün açık olan Bodrum Kalesi 1500'lü yıllardan bu yana ayakta. St.Jean Şövalyeleri'nin kalesi olarak bilinen Bodrum Kalesi'nde  manzaraya hakim 4 kule bulunmakta. Cam Batığı ve Karya Prensesi Ada ek ücret verilerek girilen salonlar arasında ancak mutlaka görülmeli. Kaleyi gezmek için sabah erken saatler ya da yaz hariç diğer mevsimler önerilir.
Yaz mevsimi boyunca konserler düzenlenen Antik Tiyatro ise yine kale manzarasına hakim konumda, ana yol üzerinde bulunduğundan kolaylıkla gezilebilir. Eğer yazın denk geliyorsanız mutlaka bir konser izleyin, özellikle de MFÖ'ye denk geldiyseniz şanslısınız.

 Bodrum'un popülaritesine zamanında katkıda bulunmuş isimlerden biri olan Zeki Müren'in evi Bodrum'un ilk diskolarından biri olan Halikarnas'ın tam arkasında yer alıyor. Müze ev olarak kullanılan yapı, bahçesinde heykeli ve arabası, evin içinde çalan şarkılar, dolaptaki son derece avangart kıyafetleriyle her daim canlı tutuluyor.

Yemek-İçmek

Karın doyurmak için Bodrum'da onlarca alternatif var. Öncelikle bir kaç şık alternatife bakmak gerekirse, taze balık, şahane meze ikilisini beraber bulacağınız Bodrum Marina'nın karşısında yer alan Gemibaşı için mutlaka rezervasyon gerekiyor. Tüm Bodrum ayaklarımın altında olsun derseniz ana yol üzerinde şehir merkezinden uzaklaşmadan Oasis arkasında yer alan Kafe Daki'ye gidebilirsiniz. Canlı müzik eşliğinde dünya mutfağından bir çok seçenek yer alıyor.
Şehir içinde Balık Çorbasını kesinlikle tavsiye edebileceğim Körfez Restoran yine sahil şeridinde, limanın karşısında yer alıyor. Yaz kış açık olan Körfez, kışın öğlenleri tercih edilmesi gereken yerlerden biri. Bodrum Marina'nın tam karşısında yer alan Sünger Pizza'nın tüm yemekleri çok kalitelidir. Bodrum'a özgü Çökertme Kebabı yemek için ilk adrestir.
Öğlen yemeği için bir başka seçenek yaz kış açık olan ancak pazarları kapalı olan Kısmet Lokantası. Anayolda Konacık  üzerinde olan esnaf lokantasının günlük tabldot yemekleri bir şahane. Özellikle ayva-kabak tatlısı yemek için bile gidilir. Erken gitmekte fayda var, öğlen saati geçince yemekler tükeniyor.

Gelelim efsanevi Bitez Dondurmamıza. Anlatarak zaman kaybetmeyelim. En kısa zamanda gidip yemenizi tavsiye ederim. Diyabetik seçenekten, bodrum mandalinasına; kanyaklı çikolatadan, sakızlısına kadar her biri ayrı güzel. Hem bol çeşit hem taze hem de yapay aroma ve şeker içermiyor. İçindeki malzemenin şekeri neyse o kullanılıyor. Bu yaz Bitez dışında Yalıkavak'ta da şubesi olduğunu gördüm.
Dondurmadan bahsedince bir Bodrum klasiği olan Penguen'i de anmadan geçmemek lazım. Karadut, Balbadem ya da kivi kup tercih edebilirsiniz.

Deniz-Plaj 

Bodrum'un 3 tarafı denizle çevrili. Aslında bu durumda gidip şuradan denize girin demek garip olur ama her yaz binlerce kişinin hücum ettiği plajları düşününce elbet daha bakir kalmış, daha temiz yerleri tercih etmek daha mantıklı olacaktır. Eğlencenin dibine vurduğunuz, parti mekanı plajları tercih edecekseniz tabi ki adres Türkbükü. Divan Palmira, Ship a Hoy en ünlülerden; Maça Kızı ise en eskilerden biri. Tabi o zamanlar beach değildi. Kısaca plaj/pansiyon deniliyordu. Türkbükü'nde güneşlendiğiniz plajda yemek istemezseniz en güzel alternatif mantıcı, çiğ börekçi Hoca'nın Yeri. Yalıkavak'ta denizi en güzel plaj Xuma, Bitez'de ise Sarnıç. Ayrıca Sarnıç'a sadece öğlen yemeğinde çıkarttığı yoğurtlu yaprak sarma için de gidilebilir.
Gelelim nispeten daha sakin yerlere. Yarımadanın şehir merkezine göre tam arka tarafında kalan Akyarlar, Meteor koyunun denizi hem temiz hem muhteşem. Bodrum'un ünlü türküsü Çökertme'den de bileceğiniz Aspat koyunda yer alan ve Azmak Çayı'nın hemen yanına kurulmuş Aspat Beach sıcak günlerde bile gündüz rüzgar esintisiyle oturmanızı sağlıyor. Billur gibi bir deniz ancak yemek menüsü çok geniş değil maalesef.
Bodrum'a geldiğinizde tekne turuna çıkmadan gitmek olmaz. Az kişiyseniz Bodrum Liman'dan ya da Gümbet'ten kalkan günlük tur teknelerini tercih edebilirsiniz. Klasik Tur olan; Akvaryum, Aspat, Meteor, Karaincir, Kargı(Camel Beach) turu güzel ancak kalabalık ve sıklıkla karaya çıktığınız bir tur. Tam aksi tarafa Orak Adası'na giden turlarda, Bodrum'da Maldiv havası yaşama şansınız var. Hele de kalabalıksanız kendinize tekne tutup istediğiniz turu oluşturabilirsiniz. SeaGarden Yalıçiftlik'ten kalkan Mustafa ve Filiz Kaptan'ın teknesi hem temziliği hem de yemek kalitesiyle son derece uygun.

Alışveriş

Bodrum'da alışveriş demek semt pazarları demek. En güzeli Perşembe Yalıkavak. Cumartesi de Turgutreis. Yalıkavak pazarında hem kendinize otantik kıyafetler, takılar alabilir, hem de çok çeşitli ve ucuz fiyata hediyelik eşya bulabilirsiniz.
Türkbükü sahil butikleri ve Yalıkavak Marina da gezebileceğiniz lüks seçenekler arasında. Akşam saatlerinde Türkbükü'ndeki takı tezgahları gerçekten çok keyifli oluyor.
Büyükşehir AVM'lerini aratmayacak çeşitte mağazaya sahip Oasis, Bodrum'un tek alışveriş merkezi. Ancak yatay konumuyla mimari olarak gözü rahatsız etmiyor. İçinde aradığınız tüm mağazaları, kozmetik ve dermokozmetik eczane ürünlerini bulabileceğiniz yerler var.

Bodrum'u yazın doya doya gezmek için bir hafta gerekli. Ancak döndüğünüzde mutlaka yorgun olacaksınız. Kışın ise perşembeden izin almak yeterli ancak dönmek istermisiniz onu bilemem :))
Siz şehirden kopamam ama Bodrum'un da yeri ayrı diyorsanız eğer özlem gidermenin en güzel yolu MFÖ. Bu yazıdan sonra Bodrum Bodrum iyi gider...

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Yaz mevsiminde Bozcaada-Tenedos

Yeni bir konuyla yeni bir bloğa başlarken, hayatımda yer etmiş, en çok sevdiklerimden biri olan ve hakkında yazacak bir çok konu olan Bozcaada'yla başlamak istedim.
İkisi yaz ikisi kış olmak üzere tam dört kez uğradığım Bozcaada'dan her seferinde farklı notlar alarak döndüm.
En günceli yaz seyahatim olduğu için bu yazıda sizlerle "Yaz mevsiminde Bozcaada" notlarımı paylaşacağım.

Ulaşım

Hem Tekirdağ hem de Bursa üzerinden ulaşabileceğiniz Geyikli Vapur İskelesi'nden kışın daha seyrek yazık ise neredeyse saat başı arabalı vapurlar kalkmakta. Gestaş Deniz Ulaşım sayesinde adaya 30dk'da ulaşabiliyorsunuz. Ancak yaz mevsiminde meydana gelen devasa 2 saatlik kuyrukları göze alıp yola çıkmanızı tavsiye ederim.


İstanbul'dan gelen biri olarak Tekirdağ-Keşan yolu üzerinden, Gelibolu-Lapseki arabalı vapur hattını kullanarak Anadolu tarafına geçmek, ardından Geyikli Vapur İskelesine ulaşmak en çok tercih ettiğim yol.Gelibolu'dan Lapseki'ye geçmek için yine Gestaş'ın internet sitesinden faydalanabilirsiniz. Bozcaada kuşbakışı haritadan yakın gibi gözükse de uzak; ancak gittiğinizde iyi ki buradayım dedirten bir yer.

İlk Karşılaşma

İşte adaya yanaşır yanaşmaz sizi karşılayan o güzel manzara "Bozcaada Kalesi". Çeşitli zamanlarda yağmaya maruz kaldığı için kale adaya yerleşen her medeniyet tarafından onarılmış. Ancak içerisinde birkaç mezar taşı ve amforalardan oluşan müze dışında herhangi bir kalıntı yok. Yine de tarihi dokuyla başbaşa kalmak, sıcak yaz gününde esen rüzgardan faydalanmak ve manzara fotoğrafı çekmek için mutlaka ziyaret edilmeli derim.



Konaklama

Adada konaklamak için en güzel butik oteller yaz başından rezerve ediliyor. Ancak pansiyon ararsanız onlar da butik oteller kadar güzel. Benden tavsiye, bayram gibi durumlarda 2 ay, yaz tatili için de 1 ay önceden rezervasyonunuzu yaptırın.
Ben her gittiğimde Rum Mahallesinde kalmayı tercih ediyorum. Hem ada dokusuna çok daha uygun, hem de merkeze yakın. Tavsiye edeceğim oteller sade ama şık ortamıyla 9 Oda, masal evi gibi görünüşüyle Aliki ve önünden denize girme imkanı olan Kaikias. Ayazma Plajının yoğunluğundan kaçmak için Kaikias'ın Plajı'ndan kaleye karşı hem de şehir merkezinde denize girme imkanını mutlaka değerlendirin. Bozcaada'ya giderken en sık baktığım site Bozcaada Rehberi'ne siz de mutlaka göz gezdirin. Konaklayacak daha bir çok güzel otel için yardımcı olacaktır.

Yemek-İçmek

Rezervasyon konusunda mutlaka dikkat etmeniz gereken konulardan biri de yemek. Adaya vardığınız andan itibaren tüm yemek yiyeceğiniz yerleri belirleyip rezervasyon yaptırmakta fayda var. Rum mahallesindeki restorantlar limandakilerle kıyaslandığında hem servis kalitesi hem de yiyecek çeşitliliği açısından daha avantajlı. Üstelik ambians olarak çok daha eğlenceli. Kendinizi bir anda bir yunan adasında zannedebilirsiniz. Biz yemeklerimizi Lodos, Sandal ve Simyon'da yedik. Çok da memnun kaldık. Özellikle Sandal'da yediğim Sakızlı Enginar hala aklımda. Bir de bahsetmeden geçemeyeceğim Ada Cafe var ki, şekerli sevenler için Gelincik Şerbeti, benim gibi şekerle arası çok iyi olmayanlar için de Koruk Suyu şiddetle tavsiye edilir. Bir öğlen yemeğinizi de mutlaka burada geçirmelisiniz.
Adada her yer malum sakız tadında. Sakızlı bademli kurabiye, Sakızlı Türk Kahvesi ve Sakız Reçeli alınmadan gelinmeyecekler arasında. Özellikle Çiçek Pastanesi'nin sakızlı bademli kurabiye saatine denk geldiyseniz, sıcak yeme imkanınız var demektir. Yemeden sakın dönmeyin.
Uğramaktan çok hoşlandığım birkaç yerin de üzerinden geçmeden edemeyeceğim. Kale arkasındaki Martı Restorant denize sıfır konumuyla bu yaz hem öğlen yemeyi yiyip hem de denize girme imkanı sağladığı için favorilerim arasına girdi. Bakkal ise ada mutfağının aksine daha Akdeniz Mutfağı menüsü ve güzel ortamıyla ilgi çekici yerlerden biri.

Deniz-Plaj

Bozcaada ve deniz yanyana gelince Ayazma Plajı'ndan bahsetmemek olmaz. İlk görüşte uçsuz bucaksız bir kumsal olarak bayıldığınız, sonrasında suya girince donduğunuz ama ikinci girişte ben cennettemiyim diye sorduğunuz bir yer Ayazma. Araç probleminin önüne geçmek için çok sık Kale'den Ayazma'ya  minibüs kalkıyor. O yüzden plaja minibüsle gelmenizi tavsiye ederim. Tabi erken saatte. Yoksa plajda yer bulmak pek mümkün olmuyor.
Ben güneşe tahammül edebilen bir insan olmadığım için yarım saatte bir denize girmeyi tercih ettim. Çünkü maalesef bu yaz duş imkanını plajdan kaldırmışlar. Ancak yukarıda restorant tarafında duşa girebiliyorsunuz. Ya da benim gibi serin serin oturuyorsunuz. Sıcaktan çok bunalınca plajın üzerinde yer alan yolun karşı tarafındaki mekanlarda gölgede oturmak da mümkün. Yerli turist grupları geldiğinde çok uzun süre oturamasanız da, plajda güzel yemek için tüm mekanlarda taze günlük zeytinyağlı, balık, börek ve köfte bulunmakta.

Alışveriş

Bozcaada'ya gelip de burayla bütünleşmiş eşyalardan ve hediyeliklerden almamak mümkün mü?
Çarşamba günü adanın pazarı. Tam meydandaki caddeye kurulan pazardaki üzümler bakmadan geçilecek gibi değil. Adaçayı, kekik ve bal da almak mümkün. Adaya özgü domates reçeli mutlaka denenmeli. Ben bol bol hediyelik olarak Gökçeada'nın yağmur suyuyuyla doğal olarak yapılan sabunlarından aldım. Markası İmroza. Tarçınlı olan favorim oldu. Tasarım bebeklerin olduğu köşedeki tezgah ve incik boncuklar gerçekten göz alıcı. Dükkanların tezgahlara göre daha pahalı olduğunu hatırlatmakta fayda var. Orjinal şeyler bulabileceğiniz bir dükkan olan Bozcaada Biz, şarap takıları ve aksesuarları satıyor. Tirbüşon yaka iğneleri, kadehten küpeler, üzümden kolyeler, hepsi birbirinden yaratıcı. Kale arkasında bulunan Naciye Butik'ten tasarım elbiseler, fularlar almak mümkün. El emeğini düşünürseniz fiyatlar makul. En azından bir şal alın derim.
Neredeyse tüm dükkanlarda bulabileceğiniz rengarenk Narlar gerçekten çok dekoratif. Büyük şehirlerde satılanlara göre de çok hesaplı. Tüm kış evinizde adadan bir hatıra olsun. Biz baktıkça, seneye bir daha gitmek için gün sayıyoruz.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS